كَلَّآ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًۭا ﴿١٦﴾
Hayir, çünkü o bizim âyetlerimize karsi bir inatçi kesildi.
فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ يُؤْثَرُ ﴿٢٤﴾
"Bu, dedi, baska degil ögretilegelen bir sihirdir."
وَمَا جَعَلْنَآ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةًۭ ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةًۭ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيَسْتَيْقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَيَزْدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِيمَٰنًۭا ۙ وَلَا يَرْتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌۭ وَٱلْكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًۭا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِىَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ ﴿٣١﴾
Biz o atesin muhafizlarini hep melekler yaptik. Bunlarin sayilarini da ancak kâfirler için bir imtihan kildik ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imani artsin. Kendilerine kitap verilenler ve müminler süpheye düsmesinler. Kalplerinde hastalik bulunanlarla kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istedi?" desinler. Iste böyle, Allah diledigini sasirtir, diledigini de yola getirir. Rabbinin ordularini ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyaridan baska bir sey degildir.
لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ ﴿٣٧﴾
Içinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri..
فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ ﴿٤٩﴾
Simdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍۢ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًۭا مُّنَشَّرَةًۭ ﴿٥٢﴾
Hayir, onlardan her kisi kendisine açilmis sayfalar verilmesini istiyor.